Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 1 dakikadır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. Yılına kavuştuğumuz bu günlerde evvelen bize bu cennet vatanın kapılarını açanlardan bizleri bu cennet vatanda ateşle imtihanımızdan çıkartanlara kadar cümle ecdadımızın ruhu şad olsun. Onları saygı, rahmet ve minnetle anarım.
Bayramı bayram yapan insanlardır. Biz her bayramda en güzel kıyafetlerimizi giymesek, en tatlı telaşlarla evlerimizi paklamasak, en mutlu tebessümlerle birbirimizle bayramlaşmasak, en köpüklü kahveleri birlikte içmesek buna kim bayram diyebilir?
Son zamanlarda Cumhuriyetimizin 100. Yılının kutlamalarına layıkıyla hazırlanılmadığına dair bir temayül var. Elhak katılırım. Fakat bunun insanların kendilerini sonuna kadar edilgenleştirerek bir nevi toplumsal sızlanmaya dönüşmesi canımı ziyadesiyle sıkıyor. Her durumda binbir zorlukla mücadele eden ecdadımızdan hiç mi ders almayız, “dahili ve harici bedhah”lara karşı bizi ikaz eden sese hiç mi kulak vermeyiz?
Şimdi Türk milletinin önünde hep beraber kutlaması gereken bir bayram var! Ben bu bayramın layıkıyla kutlanmasını hiçbir kimseden, zümreden, şundan veya bundan değil bizatihi Türk Milletinden bekliyorum. Amfide derse giren akademisyen arkadaşımın dersinde öğrencilerin bayramını kutlamasına engel mi var? Hangi esnafın dükkanına alışverişe gelen müşterisiyle bayramlaşmasını engelleyebilirsiniz veyahut apartman girişinde karşılaştığımız komşumuzla bayramlaşmamızı?
Peki biz bu bayramı nasıl bayram edeceğiz? Öncelikle cumhuriyetimizi bize emanet eden ecdadımızı rahmet ve minnetle yâd edip onların başardığı işlere şükranlarımızı sunarken daha iyilerini yapmanın gayreti içinde olacağız. Cumhuriyeti ve bize bıraktığı değerleri bir kere daha idrak edeceğiz. “Bir gül bahçesine girercesine, şu kara toprağa girenleri” hatırlayıp “feda” diyeceğiz. İsimsiz, koyun koyuna mezarlıklarda yatan şehitlerimizi görünce “vatan” diyeceğiz. Göğümüzde nazlı nazlı dalgalanan şanlı bayrağımızı her gördüğümüzde “istiklal” diyeceğiz. Kendi bayrağımız altında kendi vatanımızda başımız dik yürürken “hürriyet” diyeceğiz. Bursa’nın ücra bir köy okulunda Cumhuriyet Bayramını kutlamak için yan köylerde geçit yapan çocukları görünce “istikbal” diyeceğiz. Kan ve gözyaşının dinmediği coğrafyamızda, milli bayramımızı Türk Milletine yakışır bir vakurda kutlayacağız. Ateş çemberindeki bölgemizde kutlu devletimize sahip çıkacağız. Ve sonrasında hep beraber “cumhuriyet” diyeceğiz.
“Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türk’üm diyene!”*
* Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 10. Yıl Nutku.