Orta Gelirli Aile Çocuklarının Anatomisi: Elbet Güler Bize de Seneler!

Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 2 dakikadır.

Ülkedeki ekonomik gelişmelere bağlı olarak orta gelir grubundaki insanların yavaş yavaş kaybolduğu konusu son zamanlarda sıklıkla karşımıza çıkmakta. Anlaşılan o ki, süreç böyle devam ederse ülkedeki orta gelirliler alt kademeye itilecek, varsıl ve yoksul kesimlerden müteşekkil olan bir gelir dağılımı ile karşı karşıya kalacağız. Ancak bu yazı ekonomik meselelerle alakalı olmayacak. Zira ben orta gelir grubuna dahi yükselemeden alt gelir grubuna düşmeyi başararak tek başıma homo economicus modelinin köküne kibrit suyu dökmüş biriyim.

Ben orta halli ailelerin çocuklarına bir yazı yazmak istiyorum. Memleketin dört bir yanındaki farklı il ve ilçelerde doğmuş olan, bazen işçi ve memur lojmanlarında ama çoğunlukla kiralık dairelerde yetişen apartman çocuklarına sesleneceğim. Şimdi benim emsalim olanlar, kaderlerini belirleyecekleri orta yaşlarına geldiklerine göre birkaç kelamda bulunmak gerekir.

Her şeyden evvel, bizim gibi olanların otorite figürü ile olan ilişkileri başlı başına bir yazı sebebidir. Ancak uzmanlarından rol çalmak istemediğim için kendi görüşümü kısa keseceğim. Orta gelirli ailelerde yetişenler gerek aile içerisinde gerekse de sosyal hayatın diğer kademelerinde otorite ile uyumlu birer profil sergileme eğiliminde olurlar. Zaten istek ve arzularının nerelerde başlayıp nerelerde bitmesi gerektiği konusunda doğdukları andan itibaren kodlanmaya başlayan zihin yapıları sebebiyle otorite ile çekişme halinde olmayı tahayyül etmekte zorlanırlar. Aslına bakılırsa, oldukça olumsuz ifadelerle bezenmiş gibi duran bu haletiruhiye makbul vatandaş tahayyülünün de prototipidir. Ancak bilinmelidir ki, makbul vatandaş olmanın da oldukça fazla bedeli vardır.

Öncelikli olarak kimdir bu makbul vatandaş? Vergilerini ödeyen, müesses nizamla sorunu olmayan kişi midir? Yoksa ailesine ve vatanına sadık kişi mi? Konu hakkında akademik tartışmalar da uzar gider. Ancak hikâyenin sonu değişmez. Makbul olmanın sonu mağdur olmakla biter. Hayata ne önde ne de geride başlamanın getirdiği kısıtlı konfor alanının bedeli, her zaman bir omuz darbesi yiyerek arkada kalmayla ödetilir. Örneğin, sorumluluk sahibi bir insan olarak her seferinde ödediğiniz borçları ödemeyenlere defalarca kez af gelebilir. Bu durumu görseniz bile bir sonraki dönemde o borcu ilk gününde ödemeye devam edersiniz. Yürüdüğünüz yolda araba çarpıp ölebilirsiniz ya da yürümeseniz de olur. Zira istek ve arzularını kaba zevklerle tatmin etmeye çalışanlar tarafından başınıza bir musibet gelmesi için orta halli duruşunuz oldukça cezbedicidir. Ticarete girmeyi düşünüyorsanız (bakın yazarken bir gülme geldi) Allah kolaylık versin.

Ailenizin size en çok salık verdiği öğütlerin başında sabır mı gelmekte? Alınacak oyuncak için ayın on beşini beklemesi istenen çocukların, yetişkin olduklarında oturacakları iki göz oda için yıllarca kredi ödemesini istemek elbette kolay olacaktır. Büyüdünüz ve bir işe girip elinizin ekmek tutması mı gerekti? Elbette ailenizin sabırla size aşıladığı “okumaktan başka çaren yok” ilkesi gereğince meritokratik anlayışa sığınıp eğitim alacaksınız. Başka çareniz mi vardı? Sizin için olmayacak hayallerin peşinden gitmektense, eldekileri tutmaya çalışmak hep daha kıymetli oldu. Sınırlarınız çizildiği için beklentileriniz de hep buna göre inşa oldu.

Beklediniz hep. İleride olacak güzel şeyleri, belki keşfedilmeyi, hiçbir zaman gelmeyecek yardım elini beklediniz. O kadar beklediniz ki güzel şeylerin ihtimali ile hayal kurmaktan gündelik hayatınızın keyfini kaçırdınız.

Sanırım anahtar kelimelerimiz yavaş yavaş belirmeye başladı: ”Orta Gelir”, “Makbul Vatandaş”, “Sabır”, “Sınır” ve “Sorumluluk”. Bu kelimeler ile anlamlı birden fazla konu yazılabilir. Ancak yazıların sonu mutlu sonla biter mi bilemiyorum. Belki de bu duruma karşı olan itirazım beni ancak bu yazıyı yazdırabilecek kadar “sınır”larımdan çıkarmış olduğu için içimdeki cerahati buraya boşalttım.

Fakat bilinmelidir ki uzun vadede orta kararda yaşamak, vasatı aşamamaktan kaynaklı geri gidişin başlamasına sebebiyet verir. Zaman içerisinde kanaatkârlık yerini ileri görüşlülükten uzak bir muhafazakârlığa bırakır. Söylenecek çok daha fazla şeyi yazamıyor olmamı, orta gelirli bir ailede yetişmiş olmamdan anlamalısınız. Bu kadarcık şeyle anlatmak istediğim ise bizim gibilerin az sayıda olmadığını bilmenizi arzu etmiş olmamdır. Kimseden bir yardım almadan yürüdüğünüz yolda; sahipsiz kalmış hissi ile mücadele eden birkaç kişiden ibaret değilsiniz. Beni bu mecrada yazma hakkı tanıyan insanlar da bu yolun diğer yolcularıdır. Bu yolda yürüyen başkalarının da olduğunu bilirseniz içiniz bir nebze rahatlar diye düşündüm. Üzülmeyin! “Elbette Güler Bize de Seneler”. O seneleri beraber inşa edeceğiz ve hiçbir meselede “ortalama”yla yetinmeyeceğiz.

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir