Deus Ex Machina yahut Anayasa

Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 4 dakikadır.

Efendim nedir deus ex machina? İsmet Özel’in seslendirdiği şiirleri harika tablolar ve fon müzikleriyle paylaşan YouTube kanalıdır.[1] Şaka şaka… Yunan tiyatrolarında düğümün çözülemez hâle geldiği aşamada tüm düğümü çözmek üzere birden zuhur eden tanrısal makine, bir oyun hilesidir. İşte olağanüstü dönemleri olağanlaşmış Türkiye’nin döngüsel olarak girdiği Anayasa tartışmalarından birinin daha içinde Anayasaya yapılan muamelede budur. Anlatılanlara bakılırsa yeni bir Anayasa mucizevi bir ilaç olarak tüm ağrılarımızı kesecek, bizi iyileştirecekmiş. Yazının problemi de kördüğüm hâline gelmiş meselelerimiz olduğu ve bunun ilahi bir müdahale aracı olarak Anayasa ile düzeleceği iddiası etrafında başlayan bu tartışmalardır.

İddianın ilk adımı çözülemez durumda düğümlenmiş problemlerimiz olduğudur. Hemen arkasından Anayasa ortaya atılarak bu ilk varsayım zaten doğruymuş gibi geçiştirilir. Çözülmesi zor birçok meselemiz olduğunu kabul edebiliriz, çeşitli yöntemler deneyip çözemediğimiz sorunlarımız da sayılabilir. Çözülmesi çok kolay sorunlarımızın kulak ardı edildiğini de malumdur ama çözümden ümidini kesmek akıl kârı değildir. Milletten ve milletin geleceğinden ümidi kestiğimizde elimizde ne kalacak? Oturup yok olmayı, vatansız kalmayı veya birbirimizi boğazlamayı mı bekleyeceğiz? “Öteki” zannettiğiniz insanlarla hiç insani şeyler paylaşmadınız mı yahut sadece aynı kurallar çerçevesinde ve aynı koşullarda yaşamaktan kaynaklı ortak kaygılarınız yok mu? Hani diyorum bu farklılıklarımız ve çatışmalarımız sayesinde kesesini dolduranların sesini kesebilsek birçok sorunumuz çözülecektir. Mevcut şartlarda sorunların çözümüne dair gerçek bir çaba söz konusu değilken yeni şartlarda büyük bir bilinmezliğe atılmamız pek akli ve vicdani değil.

Ortada bir sorun olmadığı gibi abartılı yorumlara varmaksızın iddianın can alıcı kısmına geçilebilir. Aslında ülkemizin önüne yeni Anayasa tekliflerinin (ve geçmişteki değişiklik tekliflerinin) çözüm olarak getirilmesi çözülemez sorun olmadığını da kendiliğinden gösterir. O zaman tartışma doğru çözümün Anayasa olup olmadığı yönüne evrilebilir. Şimdiye kadar Anayasalar ve bunların değişiklikleri hep aksayan yönleri düzeltmek iddiasıyla önümüze getirildi. Her yeni Anayasa ve değişiklik hakiki bir çözüm olarak sunuldu. Anayasacılarımız şunlar düzeldi diye göstermek üzere tarihimizi daha iyi bilecektir ancak buradan görebildiğim kadarıyla ne toplumsal çatışmalar son buluyor ne de ekonomik ve hukuki krizler bitiyor. Sürekli aynı konuları (belki bir farklılık sayılabilirse çağın yeni kelimeleriyle) konuşuyoruz ve bir yere varamıyoruz. Hâliyle bu iddia kredisini tüketmiş, bayatlamış bir iddiadır. Bir de tartışmayı alevlendiren partilerin daha önceki değişiklikleri de yapmış olması o zamanlarda da aynı tezlerle karşımıza gelmesi durumu daha da gülünç kılıyor. Hakikaten de elimizdeki kurallara riayet edilmez, bunlara uygunluk denetlenmezken yeni kuraldan medet ummak mümkün mü? En basitinden saldırgan sokak köpekleri problemimiz bile çözülemezken yüzlerce yıllık olduğu iddia edilen meseleleri halledeceğimize inanmak saflıktan fazlasını gerektirir.

Bilirsiniz toplumsal sözleşme kuramları vardır. Kendi içlerinde farklılaşsalar da ana fikir olarak bunlara göre zamanın behrinde insanlar arasında ortak bir yaşam kurulabilmesi için bir tür kavilleşilmiş, daha sonra doğanlar da buna boyun eğerek/rıza göstererek dahil olmuştur. Hukukçu dostlarımızın daha çok sevdiği bu toplumsal sözleşme meselesi birlikte yaşamayı, hukuku, caydırıcılığı konuşurken anlamayı kolaylaştırması hasebiyle işlevsel bir açıklamadır. Şimdilerde 1921 Anayasası ilginç bir teveccühe mazhar oldu ve böyle bir toplumsal sözleşme, bir temel uzlaşı muamelesi görüyor. Oysa herhangi bir toplumda toplumsal sözleşmenin varlığı muhaldir. Bir şeyleri anlamakta yardımcı olan bu sözleşmeyi somutlaştırmaya çalışmak bizzat olduğu varsayılan bu sözleşmeyi dinamitleyecektir.

Mesela İstiklal harbinin kendisi temel kavga ve kavgaya katılanlar sözleşmiş değil midir? 1921 Anayasası bunu kolaylaştıran hukuki zemindir denilip işlevleri üzerinden açıklanır, 1924 Anayasası temel sözleşmemizdir denirse bu iddialar birbirine mantık ve ilim açısından denk değil midir? Kaldı ki bunlardan önce Meclis-i Mebusan’ın son kararı Misak-ı Milli, Milli Mücadelenin kaynaklarından değil midir? O mücadelenin ruhu ve bedeni İstiklal Marşımızda tecessüm etmemiş midir? Ayrıca bu ülkenin tapusu, savaşımızı taçlandıran anlaşma Lozan’dır. Lozan’ın en önemli meselelerinden kapitülasyonlar ve iktisadi bağımsızlıkken bugün bu vizyonun neresindeyiz de sıfırdan sözleşmeye çalışıyoruz? Zaten tartışmada bu aşamaya gelmeden önce seçilen Anayasa’nın bilinip anlaşıldığı meçhuldür. 1921 Anayasasına dair bir yanlış anlaşılmayı açıklayan bir yazı daha önce Alperen Hoca tarafından kaleme alınmıştı.[2]  Ayrıca 1921’in hangi dönemine işaret edildiği de muğlaktır. Mesela savaş dönemindeki ilk hâlinden mi bahsedilmektedir yoksa hem cumhuriyeti ilan eden hem de İslam’ı devletin dini kabul eden değişikliklerden sonrası mıdır? “Milli Mücadele” veya “İstiklal Harbi” diye andığımız şeref nişanemizi yürüten meclisi ve etrafındaki olayları sürekli tartıştığımızda temel değerleri aşındırdığımızı unutmayalım.

Anayasa değişikliğinden önce düze çıkmanın birçok yolu düşünülüp tartışılabilir. Çözülmek istenildiği takdirde mevcut düzenin problemleri yakın ve şiddetli olandan başlanarak elimizdeki kanun ve güçlerle çözülebilir. Bu yönde bir adım atmaktan imtina edenlerin ilahi bir dokunuş, her şeyi çözecek değişiklik diye getirdikleri bilmem kaçıncı Anayasa değişikliği olsa olsa bir masaldır. Evde geçim, sokakta güvenlik bu kadar zorlaşmışken de masallar uyutucu değil ancak asap bozucudur. Bir süredir kaşınan hassasiyetler ve çıkarılan krizlerle ön gösterimini yaşadığımız süreçte saflar henüz netleşmedi ancak görünen o ki Türk milletinin varlığını, birliğini ve çıkarlarını koruyacak bir sahibi olmayacak. Tüm bu yukarıda kısa kısa değindiğim tartışma konularımın Anayasa tantanası çıkaranlar gözünde bir kıymeti olmadığının farkındayım. Onlar suyu bulanıklaştırıp asıl niyetini saklamaya çalışıyorlar. Bizeyse hedeflerine daha rahat ilerlemek isteyenlere karşı uyanık olmak düşüyor. Hayli aşınmış değerlerimiz içinde milletimizden geriye kalan zayıflamış birliğimizi, amentümüz İstiklal Marşımızı, milletten Türklüğü çalmaya çalışanlara karşı yumruklarımız sıkılı dursun. Belki neslimizin kavgası beklediğimizden yakındır.

[1] Kanal için: https://www.youtube.com/@DeusExMachina0

[2] https://www.mhkm.com.tr/yazilar/neden-1921-anayasasi/

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir