Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 2 dakikadır.
Evren ölçeğinde düşündüğümüzde yer çekimi istisnadır. Fakat bütün insanlar hayatları boyunca, hem de hiç tartışmaksızın, yer çekimini tamamen normal kabul ederler. Uç örnekleri bir kenara bıraktığımızda her insanın bütün düşüncelerinde, bütün tasavvurlarında ve geleceğe ilişkin bütün planlarında yer çekiminin var olduğunu ve ortalama olarak Dünya’daki düzeyde olduğunu kabul ettiği son derece berrak bir gerçekliktir. Birisinin birkaç yüzyıl önce aslında sonsuza yakın büyüklükte bir alanda yer çekimi diye bir şeyin var olmadığını, yine sonsuza yakın büyüklükte bir alanda da Dünya’dakinden farklı bir yer çekimi kuvvetinin var olduğunu, hatta Dünya’da bile bu kuvvetin bulunulan konuma göre değiştiğini, zira yer çekimi olarak hissettiğimiz şeyin aslında her yerde her koşulda var olan bir olgu değil kütleyle ve merkeze olan uzaklıkla ilişkili bir çekim kuvveti olduğunu açıklaması devrimsel niteliktedir elbette, fakat bu bilgiden sonra hiçbirimiz yer çekimini kendi hayatlarımızın bir istisnası olarak kabul etmedik. Zamanına göre son derece ilginç olan ve o günlerden bugüne hayatımızın birçok yönünü etkileyen bu bilgiyi artık hepimiz biliyoruz. Buna katılmamak mümkün değil, fakat özellikle mercek altına almak istediğim yönünü tekrar edersem, yer çekiminin hayatlarımızdaki yeri insanlık tarihinin başından bugüne kadar hiç değişmedi.
Elbette ki, yer çekiminin ne olduğunu anlamamız ile yer çekiminin hayatımızda istisna hâline gelmemesinin çok bariz bir sebebi var: Niteliğinden bağımsız olarak, her gün bu kuvvetin etkisinde yaşıyoruz. Bu sebeple, herhangi bir koşula bağlı olmadan varlığını kabul ettiğimiz, belki ilahi bazı güçlerle açıkladığımız, bugün ise fizik biliminin ortaya koyduğu gerçeklerle anlamlandırdığımız bu kuvvet, bütün bu açıklamaların etkisini sıfıra indirecek kadar güçlü bir pratik öneme sahip. Dolayısıyla bu konudaki bilgilerimizin bize getirisi bu açıdan değerlendirdiğimizde olanı anlamak ve bu şekilde entelektüel ihtiyaçlarımızı tatmin etmekle sınırlı kalıyor. Bugün bunu hepimiz bildiğimiz için de birisinin bize gelip aslında evren ölçeğinde değerlendirdiğimizde yer çekiminin istisna olduğunu tekrar tekrar anlatması -eğer bunu anlatan kişi 15 yaşından büyükse- oldukça faydasız, belki yalnızca gülünç geliyor. Aynı şekilde, bugün herkesin bildiği bu kadar genel geçer bilgiyi hiç düşünmemiş bir kişinin muhtemelen meselelerin tamamıyla pratik etkileriyle sınırlı bir düşünce tarzına sahip olduğu değerlendirildiğinde -bu sefer eğer dinleyici 15 yaşından büyükse- bu kişiye yer çekiminin gerçek sebebini anlatmak belki aynı seviyede yararsız.
Örneklememizi fizik biliminin konularından birisi ile yapmış olmamız, sosyal bilimlerin alanına giren konulardan birisi söz konusu olduğunda da benzer bir sonuca ulaşacağımız gerçeğini değiştirmiyor diye düşünüyorum. Bugün içerisinde yaşadığımız toplumun kökleşmiş realitelerini ameliyat masasına yatırmak ve sebebini anlamak, yer çekimi örneğinde olduğu gibi oldukça makul ve faydalı olabilir, ne var ki toplumda yer çekimi kadar pratik öneme sahip olan ve bu kadar “her günün gerçekliği” konumunda bulunan birtakım olguların aslında yanlış, bize özgü olması sebebiyle istisnai veyahut değiştirilmesi gereken birtakım olgular olmalarından bahisle eleştirilmesi bizi bugün yer çekiminin istisnai olduğunu anlatmaya çalışan insanların durumuna düşürebilir. Bu bir ihtimaldir, kesin olan bir şey var ise bunun kimseye hiçbir faydasının olmayacağıdır. Bunun yerine, eğer yer çekimsiz ortama yerleşmenin mümkün olduğuna dair paradigma değiştirebilecek kuvvette görüşlerimiz yoksa, en akılcı olanı yer çekimi seviyesinde genel geçer kabul gören toplumsal bazı olguları gereksiz yere ağzımıza pelesenk etmemeye özen göstermektir. Sanıyorum ki, eğer yer çekimi mertebesindeki meseleler üzerine faydasız fikirler üretmek yerine gerçekçi tespitlerle ve işlevsel birtakım sonuçlar doğurabilmesi mümkün konular üzerinde tartışmalar yürütülürse suni olduğunu düşündüğüm aydın-halk zıtlaşmasının ötesine geçmek ve gerçek anlamda topluma nüfuz edebilecek bir söz söylemek daha kolay olur. Oysa bugün, “okuryazar takımının” büyük bir bölümünün söylediği bazı sözler halkın geneline farklı gezegenden sesler gibi geliyor. Bunun tam tersini söylemek de mümkün tabii. Hâl böyle olunca insanın aklına ister istemez şu soru geliyor: Acaba, yer çekimini tartışmayı bıraksak daha iyi olmaz mıydı?