Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 1 dakikadır.
– Benim bi’ tanecik yavrum.
Oğlumu severken ağzımdan çıkan bu söze dikkat kesildim. Aslında her insan “bir tane” değil mi? Sahi; parmak iziyle, genetik yapısıyla, iris desenleriyle her insan tek ve eşsiz. Peki, bu yalnızca insanlar için mi geçerli? Dalları evimizin balkonuna uzanan erik ağacı ve ona tırmanmaya çalışan şu minik kedi… Onlar da “yegâne” değil mi? Hangimiz bir atomun, bir taşın, bir bulutun, bir gezegenin yahut bir galaksinin yekdiğeriyle “tıpatıp aynı” olduğunu söyleyebilir?
İşin içine zaman mefhumunu sokunca hayretim bir kat daha artıyor. Bütün bu “tek”lerin, kendilerinin geçmiş ve gelecek versiyonlarından da farklı olduğunu görüyorum. Hiçbir şey, bir saniye önce olduğu şeyin de, bir saniye sonra olacağı şeyin de “aynısı” değil. Şu hâlde, onlara hâlâ nasıl “şey” diyebiliyorum? Bu satırların anlaşılmasına, günlük hayatın devamına yahut bilim yapmaya imkân veren “insan”, “ağaç” veya “kedi” gibi kategoriler nereden doğuyor?
“Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” sözüne ilk bakışta hak vermemek çok güç. Fakat biraz daha düşününce şunu sormadan edemiyorum: şayet bu söz hakikate uygun ise, bizzat bu sözü idrak edemiyor olmam gerekmez mi? Hâlbuki işte; her şeyin, onları “şey” olarak tefrik etmeyi muhâl kılacak ölçüde değişip-dönüştüğü ve mutlak bir çokluktan ibaret olduğu fikrini pekâlâ anlayabiliyorum. Dahası, bu fikri size de anlatabiliyorum. Öyleyse her şeyin “arkasında” veya “içinde”, onları “varmış gibi gösteren” veya “birbirine bağlayan / ulayan” bir Şey olmalı. Evet; aisthesis’ten noesis’e, kesretten vahdete varmak kaçınılmaz.
Parmenides’in sağ elini tutan Dike, ona Şey’in / Varlık’ın her şeyin “arkasında”, onları “varmış gibi gösteren” ve “değişmez” bir şey olduğunu vahyetmişti. Vahdeti her şeyin “içinde” bulan Herakleitos ise, her şeyi “birbirine bağlayan / ulayan (düzene sokan)” Şey’e logos demişti. Sanırım ikisi de yanlış söylemiyor. O hem ötede hem buradadır. Bazen selbî bazen sübutî yolla bilinir. Dururken olur; olurken durur. Kimilerince tenzih kimilerince teşbih edilir. Neyse… Biz Niyâzî’ye kulak verelim:
“Gitti kesret geldi vahdet oldu hâlvet dost ile
Hep Hak oldu cümle âlem şehr-ü bâzar kalmadı…”