Makineleşmek İstiyorum

Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 1 dakikadır.

Emek ve sermaye… Başlıca en temel iki üretim faktörü. Yani insan ortaya ya emek koyarak para kazanır ki buna beyaz yakanın mental eforu da dahildir ya da sahip olduğu bir sermayeyi çalıştırarak bir şeyler üretir ve bunu paraya dönüştürür. Peki devletler, sermaye sahipleri ile emek sahiplerini vergilendirirken nasıl davranır?

Gelir vergisinden bahsediyorum tabi. Çünkü bu iki farklı üretim faktörü sahibini karşılaştırabileceğim doğrudan vergilendirme yöntemi bu. Bilindiği üzere sermaye sahibinden elde ettiği ciro üzerinden gelir vergisi uygulanmaz. Harcamaları önce bi düşülür, geriye kalana kar denir ve onun üzerinden belirli bir pay alınır. Peki nedir bu harcamalar?

Diyelim ki bu sermaye bir makine olsun. Öncelikle bu makinenin kullandığı enerji bedeli, yakıt tutarı vs. gibi makinenin çalışmasının göbekten bağlı olduğu ne varsa çıkaralım. Makine arıza mı yaptı, bir parçası mı bozuldu hemen yedek parçasını bulalım ya da tamirini yaptıralım ve tabi ki bu masrafları da gelir vergisinden düşelim. Bu makineden çıkan ürünleri hemen satamadın da reklam mı vermek zorunda kaldın? Onu da iskonto edelim. Makineni iyileştirip daha çok üretim de yapabilirsin. Hemen bir ek parça alalım Hindistan’daki fuardan makinemize. Tabi ki fuar için harcamalarımızı ve ek parça maliyetini de gelirimizden eksiltelim. Peki bu makineyi almaya paran yoksa? Kredi çekip faizini ödesen? Onu da düş kardeşim. Makineyi de aldık ama seneden seneye eskiyor, değer kaybediyor. Napalım? Adını amortisman koyup belli bir matematikle onu da gelir vergisinden düşelim mi? Düş, düş. Geriye ne kaldıysa şimdi devlet payını alabilir.

Peki emeğini satan bir beyaz yaka ya da mavi yaka için bu giderlerin kaçı geçerli? Orta halli bir insanı hayal edelim. Emek üretimini sürdürebilmen için barınabilmen, yeterli düzeyde beslenebilmen lazım. Bunlar da insanın mazotu sonuçta. Dres kodumuz da smart kejıl olduğuna göre şöyle şekil kıyafetleri üstümüze çekelim. İşe gidip gelebilmek için de yakıt ya da toplu taşıma masraflarımızı ödeyelim. Yolda başına bir iş geldi de hastanelik mi oldun, geçmiş olsun. Malum faturalar yüklendi. İşten biraz uzak kaldın. Tekrar dönüş yapmak istiyorsun ama iş bulamadığın sürede hayatta kalabilmek için paraya ihtiyacın var. Kredimizi ivedilikle çekelim. Peki ya acaba bir sertifika ya da yüksek lisans programına katılsan daha iyi iş bulabilir misin? Kulağa oldukça masraflı geliyor, ama neden olmasın? Bir de linkdin premiyum hesabı açıp işverenlere görünelim. Nihayet iş bulup aylığını kazandın mı, şimdi vergi zamanı…

Emeğin tüm bu masrafları size tanıdık geldi mi? Hepsi sermayenin gelir vergisinden düşen giderlerinin birer emsali. En çok hoşuma giden de amortisman giderinin emek versiyonu: Düşünsenize, yaşlanıp yıprandığınızdan dolayı daha az gelir vergisi ödediğinizi!
Tabi ki karikatürize ettim ancak emeğe ve sermayeye yaklaşım farkı ne kadar da sarsıcı değil mi? En masum emek giderlerinden kaçı gelir vergisinden düşüyor? Peki, bu masrafları düşünce vergilendirilebilecek bir gelir geriye kalıyor mu? Böyle düşününce de insanoğlunun emeği ne kadar da verimsiz ve kısır!

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir