Milliyetçi Manifesto

Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 3 dakikadır.

            Tartışma, sorgulama ve eleştiriyi değersiz gören, bastıran veya bunlara imkân dahi tanımayan bir anlayışın, Türk milliyetçiliğinin doğasından kaynaklanan bir eksiklik ya da gereklilik şeklinde kabul ettirilmesine yönelik gayretler, Milliyetçi Manifesto’nun kaleme alınmasını gerektirmiştir. Türk milliyetçiliğinin; fikrimizin şeyhliğine, peygamberliğine ve hatta ilahlığına soyunanlar elinde değişmez inançlar ve hakikati kendinden menkul ön kabullerden ibaret dar ve kör bir düşünceler yığını hâline getirilme süreci, ancak Türk milliyetçilerinin ortak mücadelesiyle yenilebilir. Mücadele yöntemimiz; Türk milliyetçiliği fikrinin çekirdeği etrafında her meseleyi tartışmak, sorunlarımızı özgürce ele almak, hatalarımızı tespit ederek çözümler sunmak, kendi doğrularımız ve değer yargılarımızı dürüstçe eleştirip sorgulamaktır. Samimiyetle bağlı olduğumuz fikrimizin boğularak toplum içinde yalnız bir grup azınlık tarafından benimsenecek önemsiz bir ideolojiye dönüşmesine yol açması olası tek seslilik ve kesin hükümlerle kurulu dar çerçeve, ancak bu yöntemlerle kırılabilir.

Milliyetçi Manifesto; yalnız kendilerinin mümini oldukları mutlak değer yargıları bahşetmekten başka kerameti olmayan sahte milliyetçilik ilahlarının sırf yüce iradeleri öyle buyurduğu için müthiş bir bayağılıkla ilan ettikleri milliyetçilik tanımları ile yine bu kimseler tarafından vazedilen “bir milliyetçinin yapması/söylemesi uygun ve uygunsuz olan şeyler” gibi küstahlık ve ciddiyetsizliklere karşı ciddi ve medenî bir iklim arayışındadır.

            Türk milliyetçilerini göreve çağıran daha pek çok husus bulunmaktadır. Küreselleşmenin, milletler ve millî devletleri hedef alacak şekilde gelişmesi ve adeta bunları gereksiz ya da değersiz hâle getirmiş gibi algılanışı, bunlardan biridir. Ancak kaygılarımızın en büyüğü, şüphesiz yine bizden yani iç cephenin zayıflığından vücut bulan çözülme sürecidir. Bir yandan Türk milliyetçiliği, yukarıda açıkladığımız araçlarla bir tersine evrim sürecini yaşarken diğer yandan da Türk milleti, bireylerin birbirlerine ve topluma hızla yabancılaştığı bir çözülme sürecine girmiştir. Siyasî kavgalar, yakın tarihin ayrışmalarından doğan geleneksel hesaplaşmalar, sistemin Türk milletinin iradesini hiçe sayan ve meselelerini gündemine alma lütfunda dahi bulunmayan bir Türk karşıtı eksende konumlanışı ve neden olduğu diğer sorunların yanı sıra kimlik bunalımına da yol açan stratejik göçe dayalı işgal, mensubu olmakla övündüğümüz milletimizin varlığını artık tehdit eder hâle gelmiştir. Şüphesiz ki özgür bir tartışma ortamı, Türk milliyetçiliğinin özünü değiştirme ve onu anlamsızlaştırma girişimlerine karşı Türk insanının sorun ve meselelerini çözecek olanın yine ancak Türk milliyetçiliği olduğunu gösterecektir.

-Tabii özüne uygun olmak kaydıyla- değişmeyen, gelişmeyen, ilerlemeyen hiçbir fikir akımının hayatta kalamayacağı, durağanlaşmanın kısa süre içinde hızlı bir gerilemeye dönüşeceği ve hatta bu değişikliklerin yeni bir sosyolojik tabanı eskisinin yerine geçireceği endişelerinden hareketle Türk milliyetçiliğinin farklı yorumlarının tahlil, tenkit ve tespitinde büyük faydalar vardır. Doğrularını yitiren Türk milliyetçileri, ideolojik bir tartışmaya girişmedikleri sürece Türk milliyetçiliğinin fikrî eriyişi devam edecektir. 20. yüzyılı hem Türkiye hem dünya ölçeğinde doğru açıklayan bir ideoloji olan Türk milliyetçiliğinin, 21. yüzyıla, doğru ve anlaşılır bir teorik izah getiremediği ve yukarıda belirtilen çözülme sürecini engelleyecek durumda olmadığı ortadadır. “Türkiye’yi ayaklarının altından çeken ve milletin geleceğini bir bilinmezliğe atan gelişmeler karşısında… kurucusu olduğu cumhuriyetin yıpranışını ve yaralanmasını önleyememenin sonucu, Türk milliyetçileri açısından ıstırap, kızgınlık, gerilim ve umutsuzluktur”. Türk milliyetçilerinin ideoloji üzerine çalışmayı terk edişi, 20. yüzyıl başlarındaki milliyetçiliğin, kuramsal açıdan bugünkünden çok daha ileri olması gibi çarpıcı bir olguya meydan vermiştir. Türk milliyetçisi bir aydının ifadesiyle “İlim nasıl ilk şüpheden doğdu ise, bir kitlenin, bir topluluğun kaderi önünde fışkıran ilk ıstıraptan da ideal doğmuştur”. Bir başka Türk milliyetçisinin tespit ettiği üzere “Türk milliyetçilerinin temel sorunu, bu entelektüel sorunun ve ıstırabın durmuş olmasıdır”.

Devlet, itaat, talimat, sadakat, şeref, lider, teşkilat, doktrin kavramlarının tümü mevcut durumda iflas etmiştir. Özellikle son gelişmelerden sonra Türk milliyetçiliğinin geleneksel değer yargıları ile kendi iç yapısından kaynaklanan terbiye ve kültürüne dair kabulleri fiilen geçerliliğini yitirmiştir. Güç, doğruluk, bilgelik ve ahlaklılık gibi birtakım üstün değerler atfedilen kişi ve kurumların milliyetçiliğimize, milletimize ve vatanımıza açıkça kast eden söylem ve tutumları karşısında “devlet aklı, üst akıl, vardır bir bildiği, lidere sadakat” gibi akıldışılıklara sarılanların, şeyhinin şeriata alenen muhalif bir hareketini gördüğünde bunu tasavvufî yorumlarla izah eden bir müritten farkı yoktur. Türk milliyetçiliği bir tarikat değildir! Fikrimizin akıldışı, gerçeküstü, olgularla kavranmaktan aciz ve idraki ancak gizemli hayâllere imanla mümkün bir cephesi yoktur! Türk milliyetçiliği yalnızca gerçeklerden yola çıkar ve yalnızca gerçeklere dayanarak yeni bir gerçeklik inşası vaat eder. Gerçeklik üzerindeki bu vurgu, fikrimiz açısından büyük öneme sahip mefkûre/ülkü motivasyonunu gayet tabi reddetmez/reddedemez. Nitekim millî ülkü, ne bir romantizm ne de uçuk düşler pahasına hakikatin feda edilmesidir. Millî ülkü, içinde bulunulan gerçekliğin sancısından doğan ve bunu yine gerçek imkân ve araçlarla yenerek yerine yeni bir gerçeklik koymayı hedefleyen olgusal bir kavramdır.

Dolayısıyla, Milliyetçi Manifesto’nun en önemli amaçlarından biri de millî ülkümüzün ne olduğunun belirlenmesi ve buna nasıl ulaşılacağına dair bir yol haritası oluşturulmasını teşvik etmektir. Türk milliyetçiliğinin içinde bulunduğu belirsizlik, kararsızlık ve bocalama hâlinden doğan ümitsizlik de millî ülkünün ve bu uğurda yapılacakların tayini ile yerini sınırlılıkları ve olanaklarıyla barışık gerçekçi bir ümide bırakacaktır.

Paylaş

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir