Bu gönderiyi okumak için gereken tahmini süre 2 dakikadır.
Şimdi de öyle midir emin değilim ama ben lisedeyken her sene müfredat değişir ve her sene birkaç yeni ders, ders listesine eklenirdi. Hatta bu derslerden bir tanesi hala aklımda: ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ başlıklı ders. Dersin adını listede görmek bile beni heyecanlandırmıştı. Çünkü derslerle pek ilgisi olmayan ben, bilgilerinden istifade edebileceğimiz bir öğretmen eşliğinde tam da ilgimi çeken bazı konuları tartışma fırsatı bulacaktım. Çoğunluk her zaman haklı mıdır konusundan girecek insanlar hangi haklara doğuştan sahiptir konusundan çıkacaktık. Tamam, kabul ediyorum lise seviyesinde olduğumuzdan pek de ufuk açıcı şeyler konuşulmayacaktı belki ama en azından dersi kaynatmak için Osmanlı padişahları hakkında uydurma hikayeler anlatmak zorunda hissettiğim bir ders olmayacaktı.
…
Fakat işler “Demokrasi ve İnsan Hakları” dersi için pek de beklenildiği gibi gitmedi.
…
Evet arkadaşlar hayallerim suya düştü tabii ve ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ adlı ders haftalık programımızda soru çözmek veya arka sıralarda gizliden gizliye oyunlar oynadığımız boş bir derse dönüştü bir anda. Peki ama neden? Çünkü bu ders programa öylesine konulmuştu da ondan. MEB’in kıymetli yöneticileri dönem başı toplantılarında “demokrasi önemli şey insan hakları güzel şey” deyip bu başlıkta bir dersin lise öğrencileri için gerekli olduğunu düşünmüştü. Buraya kadar düşünmüştü ama. Sonrası? “Yaz kızım oraya bu başlıkta bir ders” denilmiş ve bu dersi anlatmak için yetkin öğretmenlerimiz var mı, bu ders için öğrencilere dağıtabilecek kaynaklarımız var mı, bütün program içinde bu ders ilgi çeker mi gibi sorulara pek de vakit ayrılmamıştı. Eminim ki program oluştuktan sonra Avrupa’dan gelen misafirlerine “biz de bu dönem müfredata ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ dersini ekledik o derece önem veriyoruz demokrasi ve insan haklarına” diye caka bile satmışlardır bu yöneticilerimiz.
…
Müfredata koymuş olmak için koyulan bir dersti yani bu.
…
Fark etmişsinizdir bence sizler de. Yapmış olmak için yapma işi bizde gittikçe artıyor zaten. Dostlar alışverişte görsün mantığını şiar edinip birçok karar alınıyor ve sonuçta ortaya çıkan işler de öylesine yapılmış işler oluyor. Soranlara da deniyor ki “ohoooo biz onu kaç yıl önce akıl edip yaptık bile”. Yaptın, yaptın da güzel kardeşim güzel mi yaptın? Plan program yapmadan, ölçüp biçmeden, kervan yolda düzülür diyerek başlattın bir işi ve kervan yarı yolda kaldı sayende. Yarı yolda kaldı çünkü kervan hedefe varsın diye çıkartmadın yola. Kervanımız yolda demek için çıkarttın yola kervanı. E, sonra da diğer insanlar baktı ki yolda bir kervan var, biz de boşuna bir kervan çıkartmayalım yola dediler.
…
Kusura bakmayın çok fazla alegorik anlatım oldu.[1]
…
Mesela anma törenleri yapılıyor Türkiye’de bolca. Hangi birinde gerçekten anılan şey veya kişi onore edilebiliyor? Çoğundan haberimiz dahi olmuyor. Birçok sosyal grup için projeler yapılıyor. Hangisi gerçekten sorunlara merhem oluyor? Kurumlarımızda vizyonumuz ve misyonumuz başlıklı bölümler vardır mesela. Hangi kurum burada yazdığı şeylere göre hareket eder? Hiçbiri neredeyse çünkü aslında öyle bir derdi yoktur bu işleri yapanların, bu belgeleri yazanların. Birileri böyle böyle yapsak güzel olur demiştir bir toplantıda, diğerleri de çaylarından bir yudum alıp aynen müdürüm demiştir ve alt kademelerdeki memurlara, çalışanlara emirler gitmiştir onlar da öylesine yapmışlardır bu işleri. Ama tekrar ediyorum, ve altını çizerek söylüyorum öyle bir dertleri yoktur aslında. Öyle bir dertleri olsaydı ellerindeki imkanlar ölçüsünde en iyisini yaparlardı ve bunu hissederdik. Ortaya kötü bir şey çıksaydı da ancak yetenek ve imkanları izin vermemiş diyebilirdik.
…
Bakın burası çok önemli.
…
Şimdi de öylesine yapılacak veya gerçekten dert edinerek yapılacak bir iş var önümüzde. Belki çok fazla gündem olmadığı için aklınızdan çıkmıştır ama Cumhuriyetimiz 100. yılını kutlayacak kısa bir zaman sonra. Bu da demek oluyor ki 100 yılda devlet ve halk olarak neler başardığımızı dünyaya göstermek için bir fırsatımız var. Bu husus hakkında bir şey yapılmıyor diyemem yapılıyordur elbet ama bu hususu dert edinmesi gerekenler dert ediniyor mu bunu bilmiyoruz işte. Eğer bu durum dert edinilmemişse birkaç ay sonra kutlamalar, gösteriler, toplantılar göreceğiz 100. yıl başlıklı. Ama bunlar öylesine yapılmış olacak ve bizler diyeceğiz ki “eee bu muydu yani?”.
Eminim bundan. Neden mi? Çünkü ben de bu yazıyı öylesine yazdım ve sen az önce “eee bu muydu yani” dedin de ondan eminim.
[1] Bu kervandaki develerden birine sormuşlar kervan neden düzensiz diye? Deve de demiş ki siz önce bir kervan düzün de sonra bizi eleştirin.